Ana Sayfa Blog Sayfa 5

Ağız Kokusunu 9 Yöntemle Önleyin

0
ağız kokusu önleme

Ağız kokusu toplumsal olarak genel bir sorun. Ağız kokusunu önlemek için yapılabilecek bazı uygulamaları sizler için derledik.

1 – ) Bol Su İçin :  Su tükürük üretimini artıran ve ağızda bakteri oluşumunu engelleyen en temel ve önemli maddedir. Fakat çay kahve değil, günde en az 8 – 10 bardak doğal su içmeyi alışkanlık haline getirin.

2 – ) Yoğurt Yiyin : Yoğurt probiyotiktir. Probiyotikler, bağırsağınızdaki sağlıklı bakterilerin artmasına vesile olur. Böylece sindirim hastalıklarından meydana gelen ağız kokusundan kurtulursunuz. Yoğurt aynı zamanda ağzınızın pH seviyesinin dengede olmasına vesile olur.

3 – )  Tarçın Kullanın : Zira tarçın doğal bir antiseptik madde olduğundan ağızdaki mevcut bakterilerin yayılmasını durdurup ağız kokusunu önler. Örneğin sıcak su ile limon bal, tarçın karışımı hazırlayıp gargara olarak kullanabilirsiniz. Tarçın çiğneme çubukları da ağızda mevcut mikrobiyal çeşitliliği destekleyen çeşitli lifler içerir.

4 – ) Siyah ve Yeşil Çay İçin : Siyah ve yeşil çaydaki polifenoller ağız kokusunu giderme konusunda yardımcı olur. Polifenoller, güçlü birer antioksidandır Bu yüzden hem bakterilerin oluşması yavaşlar hem de ağzınızın zor yerlerini temizlerler. Papatya çayı, asidoz ve disbiyoz sebebiyle oluşan ağız kokusuna karşı iyi bir çözümdür.

Aynı zamanda bağırsaklarınızdaki floranın bozulması ve karaciğer gibi organlardan kaynaklanan ağız kokusunu gidermek için kanınızdaki toksinlerin  temizlenmesine vesile olan bu doğal bitkiden faydalanabilirsiniz.

5 – ) Elma Sirkesi Kullanın : Elma sirkesinin içinde bulunan asitlerin çok güçlü oranda antibakteriyel özellikleri vardır. Bununla birlikte midedeki pH seviyesinin dengelenmesine vesile olup sindirim rahatsızlıklarını giderir.

6 – ) Limonlu Su İçin : Limon suyu da aynı zamanda asidik özelliği sayesinde tükürükteki pH seviyesinin dengelenmesinde önemlidir. Ağızda kötü koku ve hastalıklara sebep olan bakterileri temizler.

7 – )  Maydanoz Tüketin : Maydanoz, temizleyici olarak antioksidan özelliklere sahiptir. Yoğun klorofil içeriği sebebiyle ağızdaki kötü kokulu bileşikleri bastırır ve doğal bir deodorant görevi yapar. Dereotu, fesleğen ve nane gibi bitkiler de aynı şekilde klorofil sayesinde ağız kokusuna yardımcı olur.

8 – ) Rezene Karanfil Kullanın : Rezene ve karanfil tohumları, günümüzden önceki eski çağlardan beri nefes ferahlatmak için kullanılmakta. Hindistan’ın bazı kısımlarında, kavrulmuş rezene tohumu şimdi bile akşam yemeği sonrasında kullanılıyor. Bu bitkiler, nefese taze bir koku sağlayan aromatik esansiyel yağlar içerir. Rezene, ağızdaki asitliği azaltıp tükürüğün pH’ını düzenlemeye yardımcıdır. Aynı zamanda bakterilerin aşırı çoğalmasını engeller. Karanfilin antioksidan, anti-inflamatuar ve anti-bakteriyel özellikleri, ağızda patojenik bakterilerin büyümesini baskılar.

9 – ) Hindistan Cevizi ve Yağı Kullanın : Hindistan cevizi yağı, içerdiği yüksek yağ asidi sebebiyle aşırı mikrobiyal büyümenin azaltılmasında ve iltihaplanmanın giderilmesinde etkilidir. İçerdiği maddelerle zararlı bakterilerin üremesini önler.

Frenektomi

0

Frenektomi ya da bir diğer ifadeyle Frenetomi işlemleri, uygulama açısından farklı basamaklar içeren operasyon teknikleridir Frenektomi, maksiller santral kesici dişler arasındaki normal olmayan diastemanın düzeltilmesini içeren durumlarda olduğu gibi, alttaki kemikte bulunan ataçmanıyla birlikte frenilumun tamamen çıkartılmasıdır.

Frenetomi, frenilumun insizyonudur Her iki yöntem de kullanılmaktadır Fakat frenetomi (örneğin Frenilum ataçmanını; gingival marjin ve Frenilum arasında yapışık dişeti zonu oluşturabilmesi amacıyla yeniden konumlandırmak) periodontal kullanım amaçlar açısından da genellikle yeterli olmaktadır Frenektomi ve frenetomi, genellikle diğer periodontal tedavi yöntemleri ile birlikte uygulanır Fakat bazen ayrı operasyon teknikleri olarak da uygulanılırlar


Frenilum problemleri sıklıkla maksiller ve mandibular santral kesici dişler arasında, fasial yüzde, kanin ve premolar alanlarda meydana gelir Daha az sıklıkla mandibula’nın lingual yüzlerinde meydana gelir

Teknik: Eğer vestibül yeterince derinse, operasyon frenilum ile sınırlı kalır, fakat sıklıkla yeniden konumlandırılmış olan frenilum’a yer açabilmek amacıyla vestibülün de derinleştirilmesi gerekmektedir Bu yöntem aşağıdaki olayları içerir;

  • Operasyon alanına anestezi yapıldıktan sonra, frenilum, vestibül derinliğine sokulan bir hemostat ile tutulur
  • Hemostatın üst yüzeyi boyunca, uç kısmın ilerisine kadar uzanan bir insizyon yapılır
  • Hemostatın alt yüzeyinde de benzer bir insizyon yapılır
  • Frenilumun üçgen şeklindeki rezeksiyonu hemostat ile çıkartılır Bu olay, alttaki fırça benzeri fibröz ataçmanı kemiğin etkisine açık bırakır
  • Lifleri ayıran ve kemiği keskin olmayan parçalara ayıran horizontal bir insizyon yapılır
  • Eğer gerekirse, insizyonlar lateral olarak uzatılabilir ve labial mukoza apikal periosteuma sütürlenir Bazen, alan serbest de grefti ile kapatılabilir
  • Operasyon alanı temizlenir ve kanama durana kadar spanç ile kapatılır
  • Operasyon alanı kuru folyo ile kapatılır ve periodontal paket uygulanır
  • Paket 2 hafta sonra uzaklaştırılır ve gerekli ise yeniden uygulanır. Yeni pozisyonun da sabitlenmiş freniluma sahip sağlıklı mukozanın formasyonu için genellikle bir ay gerekmektedir.

Lingual yüzde yüksek frenilum ataçmanlarına genellikle rastlanmaz Ağız tabanındaki yapıları içermeyen bu bozuklukları düzeltmek için, istenilen seviyeye ulaşılana dek, yaklaşık olarak ataçmanın 2 mm’si, haftalık aralıklarla periodontal bıçakla, mukozadan ayrılır Operasyon alanı, tedavi arasındaki aralıklar sırasında periodontal paket ile kapatılır

Süt dişi önemi

0

Bebeklik döneminden itibaren kazandırılacak bir takım alışkanlıklarla, büyüme ve yetişkin dönemde diş ve diş eti hastalıklarından büyük ölçüde korunmak mümkün oluyor Ayrıca çocukların mümkün olan en erken yaşta diş hekimiyle tanışması, yetişkin dönemde “dişçi korkusunun” üstesinden gelmek için en büyük adım…

Dişlerin ağızda ilk kez görülmesinden itibaren temizlenmeye başlaması büyük önem taşıyor Bu da bebeklik çağında dişlerin çiğneme yüzeylerinin temiz bir tülbent veya gazlı bezin ıslatılarak silinmesiyle gerçekleştirilebilir

Okul öncesi çocuklarda ise; önemli olan çocuğa diş fırçalama alışkanlığını kazandırmaktır, diş fırçası kullanımının arka dişlerin çıkmasından sonra ortalama 2,5 – 3 yaşında başlanması uygundur

ÇOCUKLUK DÖNEMİ DİŞ FIRÇASI VE DİŞ MACUNU SEÇİMİ:

Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır Fırça kılları aşınır aşınmaz (ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.

Bebeklik döneminde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır Ancak reklamlarda görüldüğü gibi fırça büyüklüğünde değil bir leblebi kadar macun, fırçalama için yeterli olacaktır

SÜT DİŞLERİNİN VAKTİNDEN ÖNCE DÜŞMESİ VEYA ÇEKİLMESİ ORTADONTİK PROBLEMLERE YOK AÇAR!

Nasıl olsa bu dişler değişecek Çürümeleri, çekilmeleri problem değil, yani tedavi edilmelerine gerek yok, değil mi? ” sorusuna çok muhatap oluruz “Hatalı bir ön karar vardır bu soruda; zira 6 ay ila 2,5–3 yaş arasında sürmesi tamamlanan ve “süt dişleri” olarak adlandırılan bu dişlerin bazısı 7 yaş, bazısı ise 11 yaşa kadar ağızda sağlıklı olarak kalmalıdır” diyor Bu zaman aralığında dişin kendi vaktinden önce düşmesi, çekilmesi özellikle ortodontik problemlere yol açacaktır.

Daimi dişler için rehber olan bu dişler kaybolduğunda, hatta çürük nedeniyle komşu dişle teması kaybolduğunda bile, daimi dişler açısından yer darlığı ve çapraşıklık problemi ortaya çıkmaktadır Süt dişleri 1–2 mm boşluklarla sıralanır; bu durum normaldir, daimi dişlerin düzgün sürmesi açısından da gereklidir Ön daimi dişlerin oluşumu sürerken oluşan farklı pozisyonlaşmalar anne-babaları çok çabuk telaşlandırır Bu “önemseme” bilinci çok güzeldir, fakat ortodontik tedavi çoğunlukla süt dişleri değişince planlanmaktadır

Diğer bir önemli nokta; çocuğun diş hekimi ile mümkün olan en erken yaşta, “ama mutlaka ağrısız” olarak tanışması ve ortama ısınmasıdır Yüzeysel bir polisaj (profesyonel fırçalama gibi düşünülebilir) ve anestezi gerektirmeyen fissür örtücü tedavileri, tanışma için en uygun olan tedavilerdir Fissür örtücü; çürük önleyici dolgu olarak da bilinir ve çocuğun özellikle daimi azı dişlerinin çukurcuklarının minimal temizlenip kapatılması ve bu bölgelerden çürümesinin önlenmesini sağlar Yılda 2 kez yapılacak rutin muayenelere, kısa sürede ve kolayca yapılabilen florlama eklenirse koruyucu davranmış oluruz

Yine çocukların tedavi için aşırı zorlanmaları, elinin-kolunun tutulması gibi unutamayacakları kötü anılarına sahip olmamaları gerekir Çocuğun yaşı çok küçük ve /veya çok sayıda problemi varsa sedasyonla tedavi pedodontisi tarafından uygulanmalı, işlem tam teşekküllü bir hastanede ve anestezi doktoru refakatinde yapılmalıdır

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINDA BESLENME ALIŞKANLIĞININ ETKİSİ BÜYÜK!
Çocukların; meyve, sebze, ekmek, kahvaltı gevreği, süt ve süt ürünleri, et, balık ve yumurta içeren dengeli beslenme alışkanlığı edindiğinden emin olun Şeker ve nişastalı besinlerin tüketimini sınırlamak çocuklarınızın dişlerini çürükten korumanıza yardımcı olacaktır.


Okul döneminde beslenme kontrolü kendi eline geçen çocuk cips, çikolata, şeker gibi gıdalara ve asitli içeceklere düşkünlük gösterebilir Karbonhidratlı gıdaların ara öğünlerde tüketilmesi şeker içeriği nedeniyle asitli içecekler ise hem şeker hem de asit içerikli olmaları nedeniyle diş minelerini zayıflatırlar Tüketimlerinden sonra fırçalama yapılmaması çürük için gerekli ortamı sağlar.

Çocuklara bu gibi gıdaların alımından sonra en azından su ile çalkalama alışkanlığı kazandırılması gereklidir. hem sağlıklı bir bünye hem da ağız ve diş sağlığı için; ara öğünlerde elma, havuç gibi meyve ve sebzeleri ısırılarak tüketilmesinin diş yüzeylerinin mekanik olarak temizlenmesine yardımcı olur

ŞEKERLİ YAPIŞKAN YİYECEKLER DİŞ ÇÜRÜKLERİ AÇISINDAN OLDUKÇA TEHLİKELİ!

  • Nişasta veya şeker içeren gıdaların ana öğünlerle beraber yenmesi, bir başka deyişle ara öğün olarak tüketilmemesi gerekmektedir Özellikle yapışkan olanları bu gıdalar arasında en tehlikeli olanlarıdır Nişasta ve/veya şeker içeren yapışkan yiyecekler dişler üzerine yapışıp uzun süre orada kalabilirler Bu da diş çürükleri açısından oldukça tehlikeli bir durumdur
  • Çocukların beslenme çantası hazırlanırken şu önerileri dikkate almakta fayda var:
  • Peynir, süt, elma ve havuç gibi besinlerin içeriğindeki bazı maddeler, ağızdaki asit miktarını azaltıyor, diş çürüklerinin önüne geçiyor
  • Peynir, yapısındaki kalsiyum fosfat ve peptitler ile ağızdaki asit miktarını azaltarak, dişin yapısını güçlendirir Peynir, ayrıca tükrük akışını uyararak asit ortamını azaltmakta ve mekanik temizliğe yardımcı olmaktadır
  • Süt, içeriğindeki kazein, kalsiyum, laktat, iyonize kalsiyum, fosfat iyonları, yağ ve vitaminler ile diş çürüklerini engellemektedir Ancak, süte katılan şeker çürük riskini artırır
  • Yer fıstığı, fosfat ve kakao, tannik asit içeriği ile ağız sağlığının korunmasına yardımcı olur
  • Elma ve havuç gibi meyveler ise ısırarak yenildiğinde dişlerin mekanik olarak temizlenmesine ve dişeti sağlının korunmasına yardımcı olur

Dişeti Hastalığı

0

Dişeti hastalığı nedir?

Dişeti hastalıkları belirli bakterilerin yol açtıkları enfeksiyon hastalıklarıdır. Eğer erken dönemde tedavi edilmezlerse dişetlerinde çekilme, dişlerde sallantı ve hatta dişlerin kaybedilmesiyle sonuçlanabilen durumların ortaya çıkmasına neden olabilirler.

Bu hastalıkların birinci sebebi kötü ağız hijyeni. Yani dişlerin ve dişetlerinin plak dediğimiz bakteri birikintilerinden yeterince iyi temizlenememesidir. Bireyler genellikle diş fırçasını iki dakika ağız içinde dolaştırdıklarında dişlerinin temizlendiğini düşünürler. Ancak doğru fırçalama tekniği ve yardımcı ağız hijyen araçları kullanılmadığında her zaman yeterli ağız hijyeninin sağlanabildiği söylenemez. Plak birikiminin sonucunda dişeti hastalığı başlar ya da mevcut hastalık ilerler.

İnsanlar neler yapabilir diş temizliğinin tam olması için?

Hastanın genel dişeti muayenesinin ardından önce uygun fırçalama tekniğini ve daha sonra kullanması gereken yardımcı araçları belirliyoruz. Bu yardımcı araçlar diş ipi, dişler arasındaki mesafeye göre ara yüz fırçaları, sabit protez (köprü) varlığında köprü altı ipi olabilir. Bunları belirliyoruz ve klinikte hastamızla birlikte uyguluyoruz. Çünkü sadece anlatıp geçmekle hem olması gereken motivasyonu hem de doğru uygulanmasını sağlayamıyoruz.

Dişeti hastalığı nasıl belirti veriyor?

Dişeti hastalığı besin sıkışması ya da apse oluşumu yoksa genellikle ağrı şeklinde belirti vermiyor. Bu nedenle hastalar genellikle dişler sallanma aşamasındayken ya da kaybedildiğinde doktora başvuruyorlar. Dişeti hastalığının verdiği ilk ve en önemli belirti kanamadır. Kanamanın sebebi dişeti iltihabıdır. Dişlerin üzerinde biriken hastalık etkeni bakteriler belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra dişetini iltihaplı hale getirirler ve kanama o aşamadan sonra görülür. Bu süre yaklaşık olarak 2 haftadır.

Hastalar kanamayı gördüklerinde önlem alabilir mi?

İltihabi değişiklikler başlangıç aşamasında ise yani yalnızca dişetini ilgilendirecek seviyede ise ağız hijyeninin düzenlenmesi ile tamamen iyileşme sağlanacaktır ve hasta hijyen seviyesini iyi düzeyde tutarsa yeniden meydana gelmeyecektir.

Daha uzun vadede dişetinin altında, dişleri destekleyen kemiklerde kayıplar meydana gelmeye başlıyor ve bu aşamada dişlerde sallantılar görüyoruz. Hastalar genellikle bize bu aşamada başvuruyor. Bu aşamada öncelikle bakterileri ortamdan uzaklaştırıyoruz yani diştaşlarını temizliyoruz.

Daha sonra kemik kaybının şeklini ve miktarını tespit ediyoruz ve gerekiyorsa ileri tedavi uygulamalarıyla bireyin rahatça temizleyebileceği ve enfeksiyonun tekrar etmesini önleyebileceği bir ortam oluşturuyoruz. Sonuç olarak da bu şekilde dişlerin daha uzun yıllar ağızda kalabilmesine yardımcı oluyoruz.

Diş teli

0

Ortodonti, ortho (düzgün) ve dontos (diş) kelimelerinin birleşiminden oluşan Yunanca bir kelimedir. Kelimenin anlamından da anlaşılacağı üzere ortodonti; çene ile ilişkisi doğru olmayan ve/veya çapraşık dişlerin düzeltilmesidir.

Çocuk ya da yetişkin olsun her birey düzgün dişlere sahip olmak ister. Gülümseme sırasında oluşacak estetik görüntünün yanı sıra eklem bozukluklarının giderilmesi, etkili çiğneme fonksiyonu  ve dişlerin temizlenebilirliğinin arttırılması açısından da dişlerin çene kemiği üzerinde düzgün sıralanması önemlidir.

diş teli ortodonti

Küçük yaşlarda başlayan tırnak yeme, parmak emme gibi zararlı alışkanlıklar ya da infantil yutkunma (aktif dil) nedeniyle erken dönemde oluşan dişsel anomaliler, iskeletsel problemlere dönüşmeden çeşitli apareylerle (örn: dil paravanı) giderilebilmektedir. Bunun yanında genetik geçişle anne ve babadan alınan diş-çene  büyüklüklerinin uyumsuzluğu yine “diş teli tedavisi” olarak da bilinen ortodontik tedavilerle düzeltilebilmektedir.

Ortodontik tedavi için uygun yaş nedir?

Ortodontik tedavi her yaşta yapılabilmektedir. Problemin iskeletsel veya dişsel nedeni belirlenerek uygun yaşta başlanması gerekmektedir. Prognati, retrognati gibi çenelerin ileri ve geride konumlandığı iskeletsel problemlerin, çocukların büyüme ve gelişim döneminde tedavi edilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle diş hekiminin ortodontik problemi erken aşamada (10-12 yaş) farkedip, müdahale etmesi adeta kurtarıcıdır. Ortodonti tedavisi her yaşta yapılabilir. Yaşın etkili olduğu nokta, dişlerin hareket hızıdır. Yani genç kişilerde tedavi daha hızlı ilerleyebilir. Yaşlılarda yapılan ortodontik tedavinin süresi gençlere göre bir miktar daha uzun olabilir.

diş teli ortodonti

Ortodonti tedavisinin süresi ne kadardır?

Tedavinin süresi genelde ortalama 1 – 1,5 yıl kadardır. Kişilerin kemik yapısına, dişlerin hareket hızına ve çapraşıklık durumuna göre tedavi süreleri 6 ay ile 2 yıl arasında değişebilir. Kliniğimizde yaptığımız istatistiklere göre sabir ortodonti tedavileri, eğer hasta kontrollerine düzenli gelmişse ortalama 1 yıl gibi sürmektedir. Tedaviden önce hastalarımıza asla tedavi süresi vaadi vermeyiz, veremeyiz, çünkü bu kişinin kemik yapısı ile çok alakalı birşeydir. Sadece tahminlerde bulunabiliriz.

Metal braketlerin estetik problem oluşturduğu düşüncesi ile sıkıntı yaşayan hastalar için daha az dikkat çeken diş rengindeki porselen (seramik) braketler tercih edilmektedir. Ve hatta uygun vakalarda braketler, dişlerin arka yüzüne yerleştirilebilmektedir (lingual braket), fakat günümüzde bunun yerini invisalign almıştır. Braketler için estetik kaygıları olan hastalarda çapraşıklıkların düzeltilmesi için şeffaf plaklar (invisalign tedavisi) geliştirilmiş olup, bu tedavinin süresi de vakanın durumuna bağlı olarak 2-24 ay arasında değişmektedir.

metal porselen diş teli

Ortodonti Diş Teli tedavisinin fiyatı ne kadardır?

Ortodonti tedavilerinin zorluk seviyesi, kişinin dişlerinin çapraşıklık durumuna bağlıdır. Hastalara göre bazı ufak bozukluklar, aslında iskeletsel olup düzeltmesi çok uzun zaman alabilmektedir. Dr. Kaan Öztoprak’ın muayene sırasında yapacağı mekanik hesaplamalarla tedavi maliyeti ve tahmini bir tedavi süresi hesaplanır. Ortodonti tedavisinin fiyatları çenedeki dişlerin çapraşıklık durumuna göre ve metal veya porselen braketlere göre 5000-8000 TL arasında değişmektedir. Bu yüzden muayene edilmeden net tedavi ücreti belirlemek imkansızdır. Sizi en kısa zamanda kliniğimize ücretsiz ortodonti muayenesi için bekliyoruz. Önceden çekilmiş panaromik röntgeniniz varsa yanınızda getirmeyi unutmayın.

Diş Teli sadece alt veya sadece üst çeneye takılabilir mi?

Genellikle takılmaz. Ortodonti tedavilerinde çarpık dişler düzeltilirken çoğu zaman karşı çeneden, yani üst dişler düzeltilecekse alt dişlerden destek alınarak kuvvet uygulanır. Bunun için tüm çenede tel olması gerekir. Olması gereken doğru tedavi budur. Bazı durumlarda hastaların özel istekleri doğrultusunda tek tarafa tel takılarak yarım tedavi uygulanır, fakat bu durumda hastaya gerekli bilgilendirme yapılarak, sonucun tüm çeneye tel takıldığı gibi olmayacağı önceden söylenir. Tek tarafa tel taktırmak tedavi fiyatını yarı yarıya etkilemez, çünkü ortodonti ücreti kullanılan malzeme miktarına göre değildir, tüm çeneye uygulanan kombine bir tedavi sürecinin maliyetidir ve tedavi süresi değişmez. Bu yüzden biz hastalarımıza neredeyse her zaman tam tedaviyi öneririz.

implant markaları

0

Hangi İmplant Markası En İyisidir ?

Ülkemizde şu anda satılan yüzlerce marka bulunmaktadır. Bunlardan hangisinin iyi olduğunu hastalar araştırmaya çalışır fakat çok kafaları karışmaktadır. Burada en iyi implanttan çok, en pahalı implant desek daha doğru olur. Piyasada 50 yıldır kendini yerleştirmiş isviçre markaları Nobel ve Straumannimplantları en iyiler olarak bilinirler. Bunlar yapay diş kökünü ilk piyasaya süren köklü firmalar olduğu için hem kalitesi benimsenmiştir, hem de fiyatları en yüksek olan markalardır.

Bunları diğer amerikan, avrupa, ve yerli implant markaları takip eder. Aralarındaki farkı aşina olduğunuz bir konuyla açıklamaya çalışalım; BMW ve Mercedes kalitelerini kanıtlamış arabalardır, fakat Ford, Renault, Wolksvagen daha uygun fiyatlı markalardır ama kötü değillerdir ve satışları da fazladır. Herkes kendine göre uygun marka arabayı seçer ve kullanır, sonuçta hepsi insanı bir yerden bir yere taşıma görevini yerine getirir, aralarında kalite farkı vardır fakat bu kalite farkı %10 kadar bile değildir. Yerli implantlar son yıllarda çok gelişti.

Fiyatlarının uygun oluşu ve bir implanttan beklenen tüm görevleri yerine getirebilmesi, her gelir grubu için daha ulaşılabilir olması, yerli implantları daha popüler hale getirdi. Neredeyse tüm implant firmaları, kırılmalara veya fabrikasyon kaynaklı yapay diş kökü kayıplarına ömür boyu garanti verirler. Yani implantınızı kısa süre içinde kaybederseniz firmalar size aynı implantın yenisini ücretsiz verirler. “Yerli implant ucuz diye düşüyor mu?” diye soran hastalar olabiliyor.

Bunun cevabı “Hayır” yapay diş kökü ucuz olması onun düşeceği anlamına gelmiyor. Markalardaki Fiyat farkı %95 Menşei ve Firmaların kurumsal yapıları kaynaklıdır, %5 kalite kaynaklıdır. Buraya kadar anlattıklarımız çok araştırmayı seven hastalarımız içindi. Bundan sonra esas bilmeniz gereken şeyleri anlatacağım.

Çok Kafam Karıştı Diyorsanız

İmplant markasını çok kafanıza takmayın, ekonominize hangisi uygunsa sizin için en iyi marka o dur. Markasından çok daha önemli olan Hekimin o implantı nasıl uyguladığıdır. Yanlış yere yapılan implant, üstündeki protezin şekilsiz olmasına ve ileri dönemlerde hastalarda yeme zorluğundan konuşma zorluğuna kadar çeşitli problemler çıkarabilir. İmplant uygulayacak Cerrahın aynı zamanda implantın protetik üst yapılarına da çok hakim olması gerekmektedir.

Eğer İmplantı ve üstündeki protezi farklı hekimler yapacaksa, hekimlerin birbiri ile koordinasyonu çok önemlidir. İmplantı ve protezi aynı hekim yapıyorsa işler daha kolaydır, hekim zaten protezi kendi yapacağı için implantları ameliyat sırasında tamamen kendi protez planına göre kemiğe yerleştirir. Buraya kadar anlatılanlardan, hastaların implant markasından çok hekimin operasyonuna güvenmeleri gerektiği ortaya çıkıyor.

Bunların dışında sahte implantlardan da bahsetmek gerekir. Sahte implantlar, çinde veya nerde üretildiği belli olmayan ve aynı nobel veya straumann paketi ile paketlenerek satılan implantlardır, herşeyin sahtesi olduğu gibi bunda da sahtecilik yaparken en meşhur markaların sahtesi yapılır ve piyasaya sürülür.

Hekimler bunları çok ucuza toptan birilerinden alabilirler, bazen kendileri bile bilmezler sahte olduğunu. Hastalar veya hekimler paketlerine bakarak asla gerçekle sahteyi ayırt edemezler. Fakat gerçek şudur ki, her markanın ülkemizde sadece birer distribütörü vardır, ve doktorun sadece bu firmalardan implant alması gerekmektedir. Bazı kliniklerde isviçre veya alman malı implantın yerli malı implant fiyatı kadar ucuza uygulandığı bilgisi verilirse kafanızda bir soru işareti oluşmalıdır.

Horlama tedavisi

0

Horlama ve uyku apnesi nedir?

Horlama; halk arasında uyku sırasında bireyin çıkarttığı gürültülü ses olarak tanımlanır. Tıp literatüründe özellikle kilo problemi olan erişkinlerde, yumuşak damak ve küçük dil normalden daha fazla büyümesi ile karakterizedir. Gerginliklerini kaybeden bu dokuların soluk yolunu daraltması sonucunda ciğerlere giden hava bu dokuları titreştirir ve ortaya horlama sesi çıkar.

Horlama ve uyku apnesinin kişi üzerindeki etkileri nelerdir?

Rahat nefes alamamaya bağlı olarak sabahları zor uyanma, baş ağrısı ve mide bulantısı, gün içinde sürekli uyku hali, özelikle öğle-akşam yemeği sonrası uyuyakalma, konsantrasyon bozukluğu ve sürekli yorgun ve isteksiz bir ruh hali en tipik belirtilerdir. Ayrıca hastalığın ileriki evrelerinde kandaki oksijen seviyesinin normalin oldukça altına düşmesi ile hipertansiyon ve kalp büyümesine neden olur. Ciddi uyku apnesi olan kişilerde kalp krizi riski veya felç durumları olabilir.

Horlama ve uyku apnesi hangi durumlarda oluşur?

–Kilolu erişkinlerde

–Sık alkol ve sigara kullanımında

– Yoğun stres

– Sakinleştirici veya kas gevşetici kullanımı

– Genetik eğilim

horlama

Horlama tedavisi nasıldır?

Horlama tedavisi için günümüzde modern tıpta üç tedavi yöntemi bulunur. Bunlar Kulak Burun Boğaz Uzmanlarının uyguladığı yumuşak damağa ve dile yapılan cerrahi uygulamalar, CPAP maskesi ve horlama protezleridir. Cerrahi uygulamalar her hastaya yapılamayabilir ayrıca uygulandıktan bir süre sonra tekrar etme riski vardır. CPAP maskesi ise geceleri kullanılır ve sürekli hava üfleyerek tıkanmayı engeller. Fakat cihazın kullanımı zordur (sırt üstü yatma zorunluluğu, aletin ses çıkarması, burun kuruluğu yapması vb) ve pahalı bir uygulamadır.

Horlama protezi nasıl tedavi eder?

Geceleri uykuda kullanılan ve dişler üzerine oturan horlama protezi alt çeneye ileri ve aşağı konum vererek sarkmış olan dokuları tekrar eski gerginliklerine kavuşturarak soluk yolunu açar ve horlama ve uyku apnesini engeller. Hastalık ne kadar erken evrede yakalanırsa tedavi süresi o kadar kısalır.

Avantajları nelerdir?

– Kullanımı kolay ve konforludur.

– Kullanılmaya başladığı andan itibaren horlama ve uyku apnesini azaltır (çoğu zaman ilk gece horlama ve uyku apnesini keser). Ana etkiler ise 3-4 hafta içinde gözlenir.

– Küçük bir protez kabına sığar ve her yere rahatlıkla taşınabilir.

– Cerrahi müdahale gerektirmez.

– Diğer tedavi yöntemlerine göre ucuzdur.

– Birçok bilimsel çalışmada tedavi edici etkisi olduğundan bahsedilir.

Horlamam – Uyku apnem var, hemen protez mi yaptırmalıyım?

Benim hastalara önerim, önce kulak burun boğaz uzmanına muayene olun, gerekiyorsa uyku testleri yaptırın. Kulak burun boğaz uzmanınız size ameliyat veya CPAP cihazı önerirse onları uygulayın. Eğer ameliyattan korkuyorsanız, veya ameliyat sonrası şikayetler geri gelmişse veya CPAP cihazını kullanmakta zorluk çekiyorsanız, korkmayın sizin için açık bir kapı daha var. O zaman size Horlama – apne protezini öneririm.

Bu protez ile horlamadan – uyku apnesinden kesin kurtulur muyum?

Tıpta asla kesin diye bir şey yoktur. Hiçbir tedaviyi kesin düzeltir diye lanse edemeyiz. Lakin insanlardaki çene ve soluk borusu yapısı gereği, alt çene önde konumlandığı zaman soluk borusu açılır, ve bu çok basit bir fizik kanunudur (Bahçe hortumunu bükerseniz su akışı durur, düzleştirirseniz su rahat akar gibi basit bir örnek). Bunun için protezin çeneyi önde tutması sonucu normal insan fizyolojisine göre soluk borusunun daha açık hale gelmesi gerekir. Biz hiçbir tedaviye kesin demiyoruz ama hastalar çok büyük oranda faydasını görürler.

Protez kaç günde hazırlanır?

Yapım aşaması 3 seans gerektirir. İlkinde hem alttan hemde üstten ölçü alınır, ikinci gelişte provası yapılır, son seansta ise teslim edilir. Acil durumlarda eğer Dr. Kaan Öztoprak uygunsa 1 günde hazırlanabilir, şehir dışından gelen hastalar için gün içinde verilebilir. Fakat yapım aşamalarının daha kaliteli olması bakımından 3 seans gelinmesi tavsiye edilir.

  • Burun aparatları ne kadar etkilidir? : Horlama ve uyku apnesi, yutak bölgesindeki küçük dil, yumuşak damak ve dilin sarkarak hava yolunu daraltması sonucu oluşur. Yutak bölgesindeki hava yolunun açılması gerekir. Bundan dolayı buruna takılan aparatların hiçbiri bu işlemi yapamayacağı için ne uyku apnesini ne de horlamayı kesmez. Bu tür ürünlere itibar etmeyin.
  • – Horlamanın tedavi edilmesi neden önemlidir? : Günlük yaşam kalitenizin yükselmesi, sağlıklı ve rahat bir uyku uyumanızın yanında bazı hastalıklara yakalanma riskinizin azalması için horlama tedavisi önemlidir.
  • – Horlama her zaman uyku apnesine sebep olur mu?: Her zaman sebep olmaz. Horlama bazen tek başına bir hastalık, bazen de uyku apnesinin bir belirtisidir.
  • – Horlama neden erkeklerde daha fazla görülür? Horlama ve uyku apnesi, erkeklerde kadınlardan yaklaşık iki kat daha yaygındır. Bunun sebebi erkeklerde yağ birikiminin vücudun üst kısmında, özellikle de boyun bölgesinde, kadınlarda ise çoğunlukla vücudun alt kısmında olmasıdır.
  • – Protezin yan etkisi var mı? Hayır protezin yan etkisi yoktur.
  • – Protez ne zaman takılmalı? nasıl kullanılmalı? Sadece geceleri yatarken takılır, 6 saatlik kullanım yeterlidir.
  • – Uyku sırasında rahatsız etme, boğaza kaçma, ağrı yapar mı? Hayır yapmaz, dişlere oturduğu için ağızda sabit kalır.
  • – Protez büyüklüğü nedir? Boğazı zorlar mı? Büyüklük dişlerinize oturmasını sağlayacak kadardır. Boğaza uzanan bir bölgesi yoktur, rahatsız etmez.
  • – Tedavi ne kadar sürüyor? Protez ömür boyu mu takılıyor mu? Hastalığın şiddeti ve hastanın durumuna göre değişir. Bu protez gözlük gibi takılıp çıkarılabilen bir apareydir. kullanıldığı sürece rahat nefes alınmasını sağlar fakat çoğu vakada ortalama 6 ay sonra protez olmasa dahi horlamanın kesildiği görülür. Bu protezin iyileştirici etkisidir. Fakat protez kullanılmayı bırakıldığında sorunlar tekrar başlamayacak diye birşey demek yanlış olur.
  • – Başkasının protezini takabilir miyim? Protezler kişinin ağız yapısına özel üretildiği için başkasının protezini takamazsınız.
  • – Protezi takıp çıkarmak zor mu? Kullanımı rahat mıdır? Protezi takıp çıkartmak sizi hiç zorlamayacaktır. Kullanım açısından gayet rahattır.
  • – Protezin ağız kuruluğu gibi yan etkileri var mı? Hayır yoktur. Aksine oksijen alımınız artacağı için daha rahat ve sağlıklı bir uyku uyursunuz.
  • – Tam dişsizlik ya da başka bir ağız protezi kullanımı durumunda, horlama protezi kullanılabilir mi? Horlama protezi kişiye özel uygunlukta yapıldığı için diğer ağız protezleri ile kullanılabilir. Fakat tam dişsizlik durumunda kullanılmaz
  • – Horlama protezini herkes kullanabilir mi? Yapılacak muayeneye göre çene yapısı uygun olan herkes horlama protezini kullanabilir.
  • – Protezi nasıl saklayıp taşıyabilirim? Özel protez kutularına koyup, istediğiniz gibi muhafaza edebilirsiniz. İstediğiniz gibi taşıyabilirsiniz. Şeffaf olduğundan, kutu dışına konulduğunda genelde çöp sanılıp atılabilir. Kendi kutusu dışında biryere asla konulmamalıdır.
  • – Protezin etkisi ne zaman görülmeye başlanır? İlk geceden itibaren 3-4 haftalarda artarak etkisi gösterir.
  • – Horlama aslında uyku apnesi olabilir mi? Horlama ve uyku apnesi birbirine bağlı hastalıktır. Uyku apnesinin başlangıç evresi horlamadır. Bundan dolayı hastalık ne kadar erken zamanda tedavi edilirse, tedavi süresi o kadar kısalmaktadır.
  • – Horlama protezi çenem de bozukluğa yol açar mı, çenem hep önde kalır mı? Horlama protezi çenenizde herhangi bir bozukluğa veya dezenformasyona neden olmaz, protezi çıkardıktan sonra eski görümünüzde olursunuz. Kemiklerde veya dişlerde bir değişikliğe sebep olmaz.
  • – Horlama protezi her yaştaki insana yapılabilir mi? Horlama protezi yapılabilmesi için kişinin kemiksel büyümesini tamamlanması gerekir. Yani bayanlarda 17 yaşından sonra erkeklerde ise 18 yaşından sonra uygulanır.
  • – Horlama protezinin ömrü ne kadardır?  Bu protezler sert plastikten yapılmıştır. Protezin başına bir kaza gelmedikçe veya dişerinize yeni protez tedavileri (köprü-implant) yapılmadıkça yıllarca kullanılır. Eğer dişlerinizin şeklini değiştirecek bir tedavi olursanız, o zaman yenisi yapılması gerekir.

Sigara Önce Dişleri Etkiliyor!

0
sedasyon favicon

İçeriğindeki 50’den fazla zararlı madde ve partikülle sigara insan sağılığını tehdit etmekle birlikte akciğer kalp-damar gırtlak hastalıklarına ve ilerlemiş vakalarda kanser oluşumuna sebep olmaktadır. İnsan sağlığını riske sokan pek çok kanser türünün de nedeni öldürücü alışkanlıkların başında gelen sigara içinde bulundurduğu nikotin ile ağız ve diş sağlığını da olumsuz etkiliyor.

Dünya genelinde 1.1 milyarın üzerinde kişinin ülkemizde ise yetişkin nüfusun yarısına yakın kısmının sigara kullandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca Türkiye’de her sene 100 binden fazla kişinin sigaranın oluşturduğu hastalıklar sebebiyle öldüğü bildirilmektedir. Tiryakilerinin yarısının ölümüne sebep olan sigara pek çok kansere sebep olmakla beraber ilk olarak temas ettiği ağız bölgesine de çok zararları olduğu tespit edilmiştir. Sigaranın sebep olduğu kanser hastalıklarından birisi de ağız kanseridir. Ağız kanseri olan hastaların %75’lik kısmının sigara ve alkol kullandıkları tespit edilmiştir.

Sigara kullanımının kişiye vereceği zararlar elbette saymakla bitmez. Sigara diş çürüklerinin ve diş eti hastalıklarının oluşumunu önemli derecede etkilediği gibi bu hastalıkların daha hızlı bir şekilde ilerlemesine sebep olmaktadır. Sigaranın ilk zararı ağız kokusuyla başlar ve ağzın kimyasal yapısını etkileyerek aşırı plak oluşumuna sebep olur. Diş etlerine yeterince kan gitmesini engelleyerek diş eti sağlığını bozar. Diş eti hastalığına yatkınlık artar ağızda doku bozukluklarına ve kötü kokuya yol açar. Sigara içindeki nikotin diş yüzeylerine çökerek bir tabaka oluşturur ve bu tabaka diş estetiğini bozduğu gibi ağızda bakteri oluşumunu hızlandırıp dişlerin çürüğe karşı direncini de azaltır. Ağzında diş çürüğü olan birisi sigara içtiği taktirde bu çürük daha hızlı bir şekilde yayılır. İçeriğindeki binlerce zararlı madde yüksek ısıyla daha da ölümcül hale gelmektedir. Bir başka olumsuz etki de diş eti problemlerinin artmasıyla tat duyusu ve bağışıklığın azalması ve beraberinde gelen iltihabi oluşumlardır. Sigara kullanan hastalarda sıklıkla diş etlerinde ve damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir. Ayrıca diş eti çekilmesi ileri ki aşamalarda ağız kanserine neden olabilir. Sigaranın yol açtığı zararlardan biri olan ağız kanserlerinin yüzde 75’i sigara ve alkol alışkanlığından kaynaklanmaktadır. Sigara içmek dudak damak yanak ve diş etlerinde oluşan ağız kanserlerinin birincil etkenidir.

Sigaranın basit bir refleks oluşturarak tükürük akışını yavaşlattığı ve bu nedenle diş taşı oluşumuna sebep olduğu saptanmıştır.Tükürük azlığı sebebiyle meydana gelen ağız kuruluğu diş ve diş etlerinde bakteri plaklarının oluşmasını kolaylaştırır. Nikotinin damarları daraltıcı etkisiyle diş etine kan ulaşması zorlaşır. Bu sebeple diş etine kan hücrelerinin ve yeterli seviyede oksijenin ulaşmasına engel teşkil eder. Buna paralel olarak diş eti kendini tamir özelliğini yerine getiremez. Ayrıca lokal oksijen basıncının azalması bakterilerin yanak ve diş eti üzerinde çoğalmasına sebep olmaktadır.

Sigaranın ağız ve diş sağlığına olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz;

—Dişlerin üzerinde katran artıklarının sebep olduğu kahverengi lekeler meydana gelir.

—Damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir.

—Diş ve diş eti hastalıklarına diş eti çekilmesine neden olur.

—Kötü ağız kokusunun başlıca sebeplerinden biridir.

—Dilde siyah kıllı bir görüntü oluşmasına sebep olur.

—Ağızda doku bozukluklarına sebep olmaktadır (oral mukozallezyonlar).

—Ağız kanserine neden olur.

Klinik çalışmalar sonucu sigara tüketimi ve periodontal hastalık arasında ilişki olduğu kanıtlanmıştır. Yapılan bir çalışma sigara içenlerin içmeyenlerden iki kat daha fazla periodontal hastalık riskine sahip olduğunu göstermiştir. Dişi destekleyen dokulardaki kayıp şiddetinin günde 1 sigara içerek yüzde 05 10 sigara içerek yüzde 5 ve 20 sigara içerek yüzde 10 arttığı bulunmuştur. Kırk yaşın altındaki bireyler üzerinde yapılan çalışmalar sigara kullanımının genç erişkinlerde periodontal durum üzerinde güçlü negatif etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Hiç içmeyenlerle kıyaslandığında 19-30 yaş arası sigara içenlerde 4 31-40 yaş arası 3 kez daha fazla risk gözlenmiştir.

Sigara içen kişilerin ağız sağlığını koruyabilmeleri için almaları gereken tedbirler;

Düzenli olarak günde iki kez dişlerin fırçalanması diş arası fırçası veya diş ipi kullanarak dişlerin ara yüzlerinin temizlenmesi sigara içenlerde sıkça görülen siyah kıllı dil oluşumu ve ağız kokusunun azaltılması için dil yüzeyinin de fırçalanması 6 aylık düzenli periyotlarla diş hekimi kontrollerinin yapılması.

Sigaranın ağız kanserini tetiklediğini unutmamakta her zaman fayda vardır. Dişlerinizi düzenli olarak kontrol ettirmeniz erken tanı açısından hayati önem taşımaktadır. Sigaranın ağız ve dişlerinizde oluşturabileceği zararları en az seviyeye indirmek için 6 ayda bir dişhekimine kontrol ettirmekte fayda vardır.

Merakla başlayıp sonradan kişiyi kendisine esir alan sigaranın genel sağlığa ve ağız diş sağlığına verdiği zararların yanında kişiye verdiği ekonomik zarar da yadsınamaz. Unutulmamalıdır ki; sigaraya başlamak kişisel bir tercihse bırakmak da kişinin iradesini kullanarak gerektiğinde profesyonel hekim desteği alarak yapabileceği bir tercihtir.Sigarayı bıraktığımızda sağlıklı bir vücut ve ferah bir nefes sağlıklı ve beyaz dişler sağlıklı diş etleri bizi bekleyecektir ve her yönden daha kaliteli bir yaşama tekrar merhaba deme şansımız olacaktır.

Diş Ağrısı Hakkında Genel Bilgiler

0

Diş ağrısı, dişlerde çürüme, diş minesinde aşınma ya da diş eti iltihapları gibi etkenler nedeniyle oluşan bir tür ağrıdır.
Diş ağrısı ilk aşamada hafif derecede olduğundan genellikle fazla önemsenmez. Fakat ağrı kendiliğinden geçmediğinden ve giderek dayanılmaz bir hale geldiğinden, diş doktoruna gitmek zorunda kalırlar. Bu ağrıların uygun tedavi uygulamadığında geçmesi beklenmemelidir.

Diş ağrısının gelişimi

Yemek sırasında ya da yemekten sonra: Yemek yerken ya da sonradan ilk yarım saat içinde dişte veya çürük nedeniyle oluşan boşlukta yemek artıkları yüzünden meydana gelen ağrılardır. Ağrıların oluşma nedeni besin artıklarının asit üretmesi yüzünden diş sinirinin etkilenmesidir. Bu tür ağrılarda yemek artıklarını temizlemek diş ağrısının bir süre dinmesine etkili olabilir. Fakat diş tedavisinin ihmal edilmemesi gerekir.

Dinmeyen ağrı: Bu tür ağrılar genellikle gece etkili olmaya başlar ve ağrının süresi uzun olur. Dişteki çürüğün ilerleme göstermesi, sinirin ölmesi ve dişin enfekte olmasıyla dişin etrafında ya da yüz bölgesinde şişlik meydana gelir. Bu tarz ağrıların dindirilmesi daha zordur. Mutlaka diş doktoru tarafından önerilen ilaçlar kullanılarak, enfeksiyon kontrol altına alınmalıdır.

Yaralanma yüzünden meydana gelen ağrılar: Yüz bölgesinde, çene kemiği ya da dişlerin fiziksel darbe ve travma nedeniyle oluşan ağrılardır. Darbe nedeniyle dişlerde kırılma, çatlama meydana gelebileceği gibi, dişin kaybedilmesi söz konusu olabilir. Bunlar meydana geldiyse mutlaka diş doktoruna gidilmelidir. Dişte kırılan bölge doktora götürülmelidir. Dişin tamamen yuvasından çıkması halinde, uygun koşullarda taşınarak doktora ulaştırılmalıdır. Dişin doktora ulaştırılmasında süre kadar, dişin yerine yerleştirilmesi için, mutlaka kron bölümünden tutularak doktora götürülmesi de önemlidir. Taşıma sırasında diş dokuları hasar görmemelidir. Önce dişin kron tarafından tutularak, ovalama yapmadan yabancı maddelerden temizlenmesi gerekir. Daha sonra sütün içinde ya da fizyolojik serumun içinde tutularak veya kırık dişi kişinin kendi yanağı içine alarak doktora ulaştırması gerekir.

Diş ağrısına neler sebep olur?

Diş minesinde oluşan aşınma
Diş etinde meydana gelen enfeksiyon ve iltihaplanma
Dişlerin çürümesi ve bu yüzden oluşan apseler
Ağız dışında oluşan sinüzit gibi rahatsızlıklar
Genellikle yirmilik dişlerde meydana gelen ve dişin diş etinde gömülü kalması gibi etkenlerde

Diş ağrılarında en fazla etkili olan diş çürükleridir. Toplumun yaklaşık % 97 sini etkileyen diş çürükleri gelişimi farklı etkenlerden kaynaklanır. Bunu en fazla tetikleyen ağız ve diş sağlığında hijyene yeteri kadar özen gösterilmemesidir. Ağızda şeker ve karbonhidrat içeren besin artıkları yüzünden yerleşen bakterilerin asitli bir ortam oluşturmasıyla, dişlerde koruyucu tabaka zayıflamakta, dişlerin savunma sistemi zayıflamaktadır. Bu nedenle diş çürükleri meydana gelir. Önceleri hafif olan ağrılar, daha sonra zonklama tarzında olur ve şiddetlendiğinde dayanılmaz hale gelir. Bu aşamada apseye neden olabilir. Bu durumda dışarıdan fark edilecek kadar şişlikle meydana gelebilir. Diş ağrısı artarken, dişlerde sıcak ve soğuk hassasiyeti ve dişte zayıflama olduğunda kırılmalar oluşabilir.

Diş ağrısı tanısı nasıl yapılır?

Diş ağrısı bulunan kişilerin vakit kaybetmeden diş doktoruna gitmesi gerekir. Ağrının vücuttaki diğer ağrılardan daha şiddetli olabileceği söylenebilir. Fakat diş ağrısı tedavi edilebildiğinden, bunu çekmeniz tavsiye edilmez. Öncelikle ağrıya neden olan dişin belirlenmesi gerekir. Bazı ağrılarda dişte bulunan sinirler beyne yanlış sinyal verdiğinden, sorunun hangi dişte olduğu karıştırılabilir. Diş doktoru yapacağı muayene ile bunu rahatça belirleyebilir. Ağızdaki şişliğe ve kızarıklığa göre dişteki hasarda tespit edilir.

Diş ağrısı belirtileri nedir?

Dişteki ağrı genellikle aniden başlayan ve zamanla şiddetlenen bir özellikte olur. Ağrının özelliği baş bölgesine, çeneye ve kulaklara kadar vuran zonklayıcı etkidedir. Bunu çeken kişide sıcak ve soğuk hassasiyeti gelişir, besinlerin tüketiminde zorluk çekilir. Dişte baskı olursa, ağrı şiddetlenir. Bu çenede bile hissedilecek düzeyde olur. Geceleri daha fazla ağrı çekilir. Dişte ve diş etinde kanama olabilir. Bu etki apse oluşumunda daha belirgindir. Hastaların yemek yeme, su içme gibi eylemlerinde ağrı daha fazla hissedilir.

Diş ağrısı olanlar ne yapmalıdır?

Diş ağrısı olanların yapacağı en doğru davranış diş doktoruna gitmektir. Bu ağrının kendiliğinden geçme özelliği yoktur. Ağrı giderek artan şiddette rahatsızlık vermeye devam eder. Tedavinin en kısa sürede başlaması gerekir. Fakat evde doktora gitmeden önce bazı önlemler alınabilir. Bu şekilde dişteki ağrı biraz hafifletilebilir. Ancak halk arasında bilinen dişin üzerine aspirin gibi ağrı kesici ilaçların konulmasını tavsiye etmiyoruz. Bunlar hem faydalı olmaz, hem de zarar verici olabilir. Diş altında olan yumuşak dokuda hasar meydana getirebilir. Bu ağrının şiddetini arttırabilir. Öncelikle dişlerin arasında kalan yiyecek artıkların temizlenmesi gerekir. Bunu diş fırçalama, diş ipi kullanımı gibi eylemlerle temizleyebilirsiniz. Diş ağrısına eşlik eden şişlik olması halinde, soğuk uygulama yapılabilir. Bunu yaparken buzu temiz bir bez arasında koyarak, dişin üzerine uygulamalısınız. Direkt olarak buzu dişe uygulamamalısınız. Ağrıya etkili olabilecek karanfil uygulaması da yapılabilecekler arasındadır. Ağızda enfeksiyonu engellemek için, diş ağrısının bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Önce sebebi belirlenmeli, daha sonra bunlar ortadan kaldırılarak dişin tedavisi sağlanmalıdır. Enfeksiyon oluşumu varsa, antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. Bu arada çürük, dolgu gibi etkenler tedavi edilmelidir.

Diş Tedavisinde Korkuya Son

0

Çoğu hastada diş ve diş eti hastalıkları tedavisinin meydana getirdiği sıkıntı ve gerginliğin bilinç düzeyinin hafif baskılanmasıyla kontrol altına alınabilir

Bir anestezi uygulaması olan bilinçli sedasyonun, hastanın bağımsız veya devamlı solunumunu devam ettire bilmesine olanak sağlayacak şekilde bilinç düzeyinin baskılanması; fiziksel ve sözel uyarılara uygun yanıt vermesi olup, bilinç düzeyinin damar yolundan verilen anestezik ilaçlarla baskılanabilir

Önceden girişimi kabul etmeyen hasta artık kabul eder hale gelmelidir. Hastayla iletişim devam etmeli, özellikle ağrı için lokal anestezi yapılırken iletişim zorunludur. Ağrı eşiğinin yükselmesine imkân sağlanmalıdır. Hastanın solunum, yutkunma gibi koruyucu refleksleri aktif olmalıdır. Kalp hızı, kan basıncı, solunum hızı gibi yaşamsal bulguları düzenli olmalıdır.

Anestezik ilaçların sakinleştirici etkileri nedeniyle kalp hızı ve kan basıncında bir miktar düşme olabilir. Bir miktar unutkanlık olabilir. Bu durum, seçilen anestezik ilaca ve doza bağlı olarak gelişebilir.

Aşırı derecede korkan, iletişim kurulamayan, zihinsel özürlülere ”derin sedasyon”

Derin sedasyon uygulamasında ise koruyucu reflekslerin kısmen kaybolduğu görülür. Fiziksel ve sözel uyarılara uygun yanıt veremeyecek düzeyde bilinç baskılanmıştır. Derin sedasyon, genel anesteziye benzer. Tek farkı genel anestezide uyanıklık tamamen ortadan kalkmıştır. Derin sedasyon ve genel anestezi, aşırı derecede korkan, iletişim kurulamayan, zihinsel özürü bulunan çocuk ve erişkinde, ağız içi ağır travmalarda ve lokal anestezinin yetersiz kaldığı girişimlerde kullanılır

Uygulama öncesinde klinik değerlendirme yapılması gerekir, doz ayarlamasında sara, depresyon, karaciğer-böbrek rahatsızlıkları, astım gibi bazı hastalıkların dikkate alınması gerekir

Hastanın fizik durumu ve öyküsünde şüpheli bir durum halinde, hekime danışılmadan uygulama yapılmaması gerekir, dental tedavi korkusunun sedasyon veya genel anestezi gerektirdiğinin hastayla değerlendirilmesi gerekir

''Sedasyon, çocuklar ve huzursuz hastalar için her zaman güvenli olmaz''

Sedasyon her yaştaki hasta için uygun bir anestezi yöntemi olmayabilir.
Dental girişim gerektiren hastalardaki anestezi yönteminin, yaşa, klinik öyküye ve uygulanacak girişimin büyüklüğüne göre belirlenir, 3 yaş altındaki çocuklarda derin sedasyon uygulanmadığında oldukça tepkisel, uyumsuz davranışlar gösterirler ve sözlü komutlara yanıt vermezler.

Ayrıca çocuğun uykusunu almadan müdahaleye getirilmesi bu uyumsuzluğu daha da artırmaktadır. Bu nedenle sedasyon, çocuklar ve huzursuz hastalar için her zaman güvenli ve yeterli olmaz

Ağızdan verilen ilaçların etki başlama süresi uzun olabileceğinden verilme zamanı iyi ayarlanmalıdır. Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde damar yolu açıldıktan sonra uygulanacak anestezi tekniğine göre anestezik ajan seçimi yapılır

Sedasyon işlemi nerede gerçekleştirilir?

Sedasyon, her türlü tıbbi ekipmanın sağlanabildiği ve acil müdahale imkânlarının oluşturulduğu hastanelerde ve ameliyat odalarında yapılabilir.

Sedasyon alan hasta, sözel komutlara anlamlı yanıtlar verecek şekilde bilincinin yerinde olduğu, solunumunda, yutkunmasında problem olmadığı, yaşamsal bulgularının normal sınırlar içinde izlendiği, minimal yardımla hareket edebildiği, kanama, bulantı-kusma ve ağrısının olmadığı durumlarda taburcu olabilir.